Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, 24 Ocak 1993 tari hinde öldürülen, gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun ilkelerinden ödün vermeyen kişiliğini gelecek kuşaklara aktarmak; gazeteciliğe hevesli gençleri, araştırmacılık alışkanlığıyla mesleğe kazandırmaya çalışmak; edebiyat, felsefe, resim ve sinema etkinlikleriyle yaşamda ve sanatta sıradanlığı reddedenlerin toplanacağı bir kültür ve eğitim merkezi oluşturmak amacıyla 1994 yılında kuruldu.Vakıf, Aralık 1995'te amacı doğrultusunda etkinliklerini yaşama geçirmeye başladı. Dünü değerlendirmek, bugünü anlamak isteyenler için bir başvuru kaynağı olan Uğur Mumcu'nun bütün yapıt, yazı ve araştırmalarını kitaplaştırarak okurlara sundu.Vakfımızda her on beş günde bir, "18.30 Söyleşileri" başlığı altında düzenlenen toplantılar kısa sürede çok yoğun bir ilginin odak noktası oldu."18, 30 Söyleşileri"riın bu üçüncü kitabında Server Tanilli, Sabih Kanadoğlu, Muzaffer İlhan Erdost, Birgül Ayman Gürel ve Ahmet Özer düşünce dünyamıza çok önemli birer katkı sundular.Server Tanilli, eğitimimizin en çetin sorusuna yanıt ararken, eğitimin anlamını açımlıyor, eğitimimizin bugünkü durumunu ve üzerine giydirilmek istenen modeli sorguluyor.Sabih Kanadoğlu, çağdaş demokrasinin Türkiye ile ilgisi ve bağ lantısını irdeliyor. Ülkemizde laiklik ilkesinin tehlike altında olduğunu belirten Kanadoğlu, çağdaş demokrasinin ilkelerini ve bunların Türki ye'deki durumunu çok geniş bir perspektifte ele alıyor.Muzaffet ilhan Erdost, ülkemizde Saidi Nursi öğretisiyle örtüşen bir geriye dönüş sürecinin başlatıldığına dikkat çekiyor. Saidi Nursi öğretisinin siyasal ve ideolojik boyutlarını enine boyuna irdelerken, karanlıkta kalmış pek çok ayrıntıyı gün ışığına çıkarıyor.Birgül Ayman Gürel, sömürgeciliğin yeryüzünden tümüyle kalk madığını tarz değiştirerek varlığını sürdürdüğünü, 'devtetin başkâlaşmasının ise devletin sömürgeleşmesi anlamına geldiğini söylüyor. Emperyalizmle işbirliği içindeki iktisadi çıkar odaklarının ve politik hareketlerin, sıradan insanın düşünme tarzını sistemli bir uğraş sonunda biçimlendirmeyi başardığını belirtiyor.Ahmet Özer, şiirimizde bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Özer, toplumsal olayların belirlediği süreçte, kendi iç donanımını oluşturan şiirimizi mercek altına alırken yeni ufuklar açıyor.