p> Türkiye´de hemen hemen tüm partilerin üzerinde uzlaştıkları kalıcı nokta Avrupa Birliği´ne giriştir. Hatta siyasi hayatımızda Avrupa Birliği´ne karşı olmak kuvvetle telaffuz edilemez. Avrupa Birliği´ne karşı olarak siyaset yoluna çıkanlar bile bugünkü hükümet çevrelerinde görüldüğü üzere , AB yolunda önemli tavizler vererek uzlaşmayı tercih etmişlerdir. Gerçekte de bu konuda ne ciddi bir siyaset izlenmiş, ne de ciddi sloganlar atılmıştır. hattâ siyasî hayatımızda Avrupa Birliği´ne karşı olmak kuvvetle telâfuz edilemez. Avrupa Birliği´ne karşı olarak siyaset yoluna çıkanlar bile bugünkü hükümet çevrelerinde görüldüğü üzere, AB yolunda önemli tavizler vererek uzlaşmayı tercih etmişlerdir. Gerçekte de bu konuda ne ciddi bir siyâset izlenmiş, ne de ciddi sloganlar atılmıştır.Medyada Avrupa karşıtlığı ancak ihtiyatlı bir üslupla ele alınıyor. Genelde AB karşıtlığı ciddi bir içerikle yürütülemiyor. Aslında AB taraftarlığı için de aynı şeyi söylemek gerekir. Esaslı tahliller yapılmamaktadır. Kaldı ki AB artık sadece bir iktisadî birlik, bir siyasî ortak hareket olmaktan öteye kültürel bir yapılanma olduğu hâlde; Türkiye, Avrupa ile müşterek kültürel tarihini incelemeye almamıştır. Bu kitapta bir başlangıç denemesi söz konusudur.Bugün, Türkiye´de Avrupa Birliği denen iktisadî ve si­yasî oluşumun kültürel boyutu çok az tartışılmaktadır. Kül­tür bir hayal tarzını ve geçmiş kuşakların mirasını ifade etti­ğine göre, Avrupa ve Türkiye bir uyum içinde midir? Tarihsel geçmiş, hâl ve gelecek açısından bu uyum sorununun tartışılması icap eder. Oysa toplumumuzda hem idare eden­ler, hem de idare edilenler, Avrupa Birliğini sadece iktisadî refah, serbest iş gücü dolaşımı konuları etrafında ve bir kı­sım çevreler de insan haklan gibi kurumlar açısından dü­şünmekte olup; asıl önemli sorunun tartışılmasından herkes kaçınmakta, belki de hoşlanmamaktadır. Avrupa Birliğinin Hıristiyan birliği olduğu keyfiyeti, bir dinî azınlık sorunu olarak ele alınıyor. Oysa bir hayat biçiminin kültürel sonu­cudur. Avrupalılar tarafından bazen belli belirsiz ihsas etti­rildiği, bu dünyada "bizimkinden" başka etnik değerlerin var olduğu yine aynı çevreler tarafından sık sık tekrarlandığı hâlde; bizim düşünce dünyamızın bu soruna eğilmemesi, bu konuyu tabu hâline getirmesi bir deve kuşu tutumudur. Kuş­kusuz böyle bir tartışmaya girildiği takdirde, Avrupalıların kendileri için koydukları ve var olduğunu İleri sürdükleri ayırımcı kıstasların da eleştiriye tâbi tutulacağı ve muhteme­len gerçekliğini yitireceğini söylemek mümkündür.
  
 Kitabın Bölüm Başlıkları:   
 · Batı Kültürü ve Türkiye   
 · Batılılaşma Süreci ve Tepki   
 · Batılılaşma, Ulusalcılık ve Parçalanan İmparatorluk   
 · Osmanlı Millet Sistemi ve Batı   
 · Garpçılar, İslâmcılar ve Hukuk Reformları   
 · Avrupa İle Geçmişte ve Gelecekte Siyasi Bütünleşme   
 · Tarihi Süreç İçerisinde Avrupa İle İktisadi Bütünleşme Sorunu   
 · Avrupa Siyasi Birliği ve Avrupalılar   
 · Avrupa Kültürü ve Türkiye   
 · Batı Avrupa İslam ve Demokrasi Sorunu