Uzun yıllardır evli çiftlerle terapi yapıyorum. Dinlediğim evlilik öykülerinin pek çoğunda hikâye "aşk"la başlıyor. Herhangi bir yer ve zamanda kadın ve erkek birbirine âşık oluyor. Birbirlerine delicesine tutkun yaşarlarken günün birinde artık birbirleri olmadan nefes alamayacaklarına karar veriyor ve evleniyorlar. Yüreklerde atan heyecan parmaklara takılan yüzükle birleştiğinde, kimilerinde hemen, kimilerinde bir yıl sonra, kimilerinde ise birkaç yıl içinde çatışmalar başlıyor.Ne oluyor da, birbiri için bir zamanlar çılgına dönen çiftler zamanla kedi köpek gibi kavga etmeye başlıyor? El ele, diz dize, göz göze başlayan aşklar neden evlendikten sonra aynı sihrini koruyamıyor? Aşk, yeni doğmuş bir bebek gibi saf ve temizken, neden çirkinleşiyor, ölüyor ve cenazesi onu doğuranlar tarafından acımasızca kaldırılıyor.Birbirlerinin tırnağına zarar gelmemesi için canlarını bile vereceklerini söyleyen sevgililer nasıl oluyor da, gün geliyor evlilikte birbirlerine ağızlara alınmayacak hakaretler, küfürler edebiliyorlar ve hatta birbirlerini tartaklayıp, el kaldırabiliyorlar?Olağanüstü güzelliklere sahip bu duygu yani aşk, evlilikte ne oluyor da yitip gidiveriyor?Aşk mı evliliğe uygun değil, evlilik mi aşkı içinde barındırmıyor?Bu ve buna benzer sorulan sonsuz sayıda çoğaltabiliriz. Evli çiftler terapilere katıldıklarında ilk söyledikleri şu olur; "Bize ne oldu anlamadık?" Belki de doğru soru şöyle olmalı; "Biz ne yaptık ta, aşkı öldürdük?"
Kitap ile ilgili henüz yorum yapılmamış.