İSLAMİYETİN YAYILMASI İÇİN YAPILAN ÇALIŞMALAR

FİYAT BİLGİSİ

Fiyat Bilgisi Yükleniyor


Kitap ile ilgili henüz yorum yapılmamış.

Kitap ile ilgili henüz alıntı paylaşılmamış.

Kitap Bilgileri

Kitap Yazarı Şemseddin Sami
Yayınevi GÜNDOĞAN
ISBN 9789755201474
Sayfa Sayısı 46
Tür #di̇n #i̇slami̇yet

p>Şemseddin Sâmî Bey'in, İslâmiyetin Yayılması İçin Yapılan Çalışmalar adıyla yayımladığımız Himmetü'l-Humâm fi Neşri'l-İslâın adlı bu küçük risalesi, Maarif Nezâreti'nin 3 Receb 1302 tarihli ruhsatıyla, Hicrî 1302, Milâdî 1885 yılında, İstanbul'daki meşhur matbaalardan Mihran Matbaası'nda toplam 135 adet olarak basılmıştır. Arapça yazılmış olan bu risale, 17 x 11.5 cm boyutlarında olup, 32 sayfadır; ancak 30'uncu sayfada basım yanlışlarını düzelten bir tabloya ve 31'inci ve 32'inci sayfalarda ise Şemseddin Sâmî Bey'in basılmış ve basılmamış olan eserlerini gösteren bir listeye yer verilmiştir. Okuyuculara yararlı olacağı düşünülerek bu liste de metnin sonuna eklenmiştir; fakat Ömer Faruk Akün'ün İslâm Ansiklopedisi için hazırlamış olduğu "Şemseddin Sâmî" maddesinde sunulan liste (Cilt 11, s.413-420) ile mukayese edildiğinde bu listenin bir hayli eksik olduğu anlaşılmaktadır. Himmetü'l-Humâm, yazılışından kısa bir süre sonra, Hicrî 1305'te (Milâdî 1888'de), Giridli Mustafa Nuri Efendi tarafından Türkçe'ye tercüme edilerek Hanya'da basılmıştır (Akün, s.416).
Şemseddin Sâmî Bey'in bu risalesinin, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi, Yazma Eserler Bölümü'nde İsmail Saib koleksiyonuna (I / 275) numarayla kayıtlı güzel bir elyazması tercümesine rastlanmıştır; ancak 19 varaklık bu Türkçe tercümeyi yapan mütercimin adı metinde kayıtlı değildir. Meçhul mütercim, risalenin girişinde, Arapça'ya âşinâ olmayan din kardeşlerimizin de istifâdeden mahrum kalmamaları mülahazasıyla bu risaleyi Türkçe'ye tercüme ettiğini söylemektedir. Biz, bu risaleyi doğrudan doğruya Arapça'sından tercüme ederek, okuyucuların hizmetine sunduk....
Islâmiyetin Yayılması İçin Yapılan Çalışmalar diye adlandırdığımız bu küçük risale, iki bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde, İslâmiyetin yayılışı anlatılmış, ikinci bölümde ise, İslâmiyeti benimsemiş olan milletler hakkında bilgiler verilmiştir. Anlatım esnasında ayrıntılara girilmemiş, ama bazı önemli konular titiz bir biçimde vurgulanmıştır. Arapça'nın bütün Müslümanlar arasında ortak bir bilim dili olduğuna inandığı için, risalesini bu dille yazan Şemseddin Sâmî Bey'e göre, İslâm medeniyetinin çöküşünün iki nedeni vardır: Müslümanların rehavete düşmeleri ve Hristiyanlarla Moğolların saldırıları sonucunda Müslümanların yaratmış oldukları medeniyet eserlerinden çoğunun tahrip edilmesi. Bilindiği gibi, bunlar, 'görülebilen nedenler'dir; bir de bunlardan daha derinlerde yattıkları için 'görülemeyen nedenler' vardır; bu ikinci tür nedenler, görülebilenler gibi dışsal değil içseldir ve bir medeniyetin doğuşunda, yükselişinde ve çöküşünde çok daha etkindir; Şemseddin Sâmî Bey, bu içsel nedenlerden bahsetmez ama bahsettiği nedenler de çöküşte etkili olmuştur ve bunlardan özellikle ikincisinin rolünü, bir takım siyasî gerekçelerle göz ardı etmek doğru değildir; çünkü doğru tedbirin yolu doğru bilgilenmeden geçer.


Şemseddin Sâmî Bey, İslâmiyetin birincisi gaza ve ikincisi ise tebliğ ve telkin olmak üzere iki yolla yayılmış olduğunu belirttikten sonra, günümüzde Asya ve Afrika'nın uzak bölgelerinde yaşayan vahşî kavimleri Müslümanlaştırmanın en uygun yolunun tebliğ ve telkinden oluşan ikna yöntemi olduğunu söylemektedir. Ona göre, İslâmiyet, vahşîleri medenîleştiren bir dindir ve bu yönüyle de Hristiyanlıktan farklıdır. İnsan eti yiyen, mağaralarda ve ormanlarda hayvanlar gibi yaşayan, fuhuş yapan, çalışmayan ama yağmalayan vahşî kavimler İslâmiyete girdiklerinde yaradılışlarını değiştirmekte ve olumlu değerlerle donanmaktadırlar. Şemseddin Sâmî, bu görüşünü kuvvetlendirmek için, İslâmiyetin medenîleştirici yönünü vurgulayan bazı Hristiyan misyonerlerin gözlem ve görüşlerini aktarmış, ancak Osmanlı dönemi yazarlarından çoğunun yaptığı gibi, kaynak göstermeyi ihmal etmiştir. Şemseddin Sâmî Bey, Hristiyanları sömürgeci olarak görmekte ve vahşîleri medenileştirme gibi bir niyetleri olmadığını düşünmektedir; onlar, bu çaresiz insanları medenîleştirmeyi değil, Amerika'da ve Büyük Okyanus adalarında yaptıkları gibi, yok etmeyi ve topraklarına yerleşmeyi istemektedirler.
İslâmiyet çağımızda telkin ve tebliğ yoluyla, yani barışçı bir yolla yayılacaktır ama bunun etkili bir biçimde yapılabilmesi için, Şemsedin Sâmî Bey'e göre, bütün Müslümanlar arasında güçlü bir irtibatın kurulması gerekmektedir; ancak bu "irtibat", dinî bir irtibat olmalı ve başında da meşru bir halife olarak Osmanlı Sultanı bulunmalıdır; siyasî ve mezhebi "ittihad" yoluna ise girilmemelidir; çünkü bu yol çıkmaz bir yoldur. Şemseddin Sâmî Bey'e göre, Arapça, bütün Müslümanların müşterek dili olsaydı çok iyi olurdu ama bu mümkün olmamıştır; öyleyse Türkçe, Farsça, Urduca, Malayca ve diğerleri gibi İslâm dillerinin Arap hattıyla yazılması ve dinî ve serî kitapların ise, anlaşılabilmeleri için, bu dillerle hazırlanması, İslâmiyetin yayılması yolunda büyük bir hizmet olacaktır. Ancak bu arada Arapça'yı da ihmal etmemek gerekir; çünkü Arapça, Müslümanların birleşmesi için güçlü bir bağdır.


Bugün yeni yeni tartışılmakta olan bazı konulara 111 sene önce değinmiş olan bu küçük risalenin okuyuculara yararlı olacağını ümit ederiz.