Kürk Mantolu Madonna - Kitap Alıntıları


- 26/05/2017 00:30

Bu kadının karşısında her şeyimi ortaya dökmek, bütün iyi ve fena, kuvvetli ve zayıf taraflarımla en küçük bir noktayı bile saklamadan, çırılçıplak ruhumu onun önüne sermek için sabırsızlanıyordum. Ona söyleyecek ne kadar çok şeylerim vardı... Bunların, bütün ömrümce konuşsam bitmeyeceğini sanıyordum.


- 02/09/2017 06:30

Bir saat kadar havadan sudan, bu sene kışın uzun sürdüğünden, şubat sonlarına geldiğimiz halde hâlâ ortalıktan kar kalkmadığından bahsettik. Bir an evvel vaktin geçmesini istediği besbelliydi. Halbuki ben, ne kadar saçma olursa olsun, yan yana bulunduğumuz zamanın durup kalmasını, asla bitmemesini temenni ediyordum.


- 06/06/2017 10:30

Eğleniyorlardı. Yaşıyorlardı. Ve ben, kafamın içine ve yalnız kendi ruhuma kapanmakla onların üstünde değil, altında bulunduğumu anlıyordum. Şimdiye kadar zannettiğim gibi, kitleden ayrılmanın bir hususiyet, bir fazlalık değil, bir sakatlık demek olduğunu hissediyordum. Bu insanlar dünyada nasıl yaşamak lazımsa öyle yaşıyorlar, vazifelerini yapıyorlar. hayata bir şey ilave ediyorlardı. Ben neydim? Ruhum, bir ağaç kurdu gibi beni kemirmekten başka ne yapıyordu? Şu ağaçlar, onların dallarını ve eteklerini örten karlar, şu ahşap bina, şu gramofon, şu göl ve üzerindeki buz tabakası ve nihayet bu çeşit çeşit insanlar hayatın kendilerine verdiği bir işi yapmakla meşguldüler. Her hareketlerinin bir manası vardı, ilk bakışta göze görünmeyen bir manası. Ben ise, dingilden fırlayarak, boşta yuvarlanan bir araba tekerleği gibi sallanıyor ve bu halimden kendime imtiyazlar çıkarmaya çalışıyordum. Muhakkak ki dünyanın en lüzumsuz adamıydım. Hayat beni kaybetmekle hiçbir şey ziyan etmeyecekti. Hiç kimsenin benden bir şey beklediği ve benim hiç kimseden bir şey beklediğim yoktu.


- 27/08/2017 09:30

' Bana sakın darılmayın.. diyordu. Boş ümitlere kapılmamanız için, sizinle apaçık konuşmak daha iyi olacak. Ama bana darılmayın.. Dün yanınıza geldim, beni evime götürmenizi istedim. Bugün beraber gezmeyi teklif ettim. Akşam yemeğini beraber yiyelim dedim. Adeta size musallat oldum. Fakat sizi sevmiyorum. Deminden beri hep bunu düşündüm. Hayır, sizi de sevmiyorum. Ne yapayım? Sizi belki hoş, hatta cazip buluyorum. Belki de şimdiye kadar tanıştığım erkeklerin hepsinden ayrı taraflarınız olduğunu görüyorum. Ama bu kadar. Sizinle konuşmak, birçok şeylerden bahsetmek münakaşa, kavga etmek, darılmak tekrar barışmak.. Bunlar beni muhakkak ki memnun edecek... Fakat sevmek? Bunu yapamıyorum.. Şimdi ne diye durup dururken bunları söylediğimi merak edersiniz. Dediğim gibi,başka şeyler bekleyerek ileride bana darılmayınız diye.. Size ne vereceğimi şimdiden bildireyim ki, sonra sizinle oynadığımı iddia etmeyiniz: Ne kadar başka olursanız olun, gene erkeksiniz.. Ve bütün tanıştığım erkekler bunu, yani kendilerini sevmediğimi, sevemediğimi anlayınca büyük bir teessür hatta hiddetle beni terk ettiler. Güle güle.. Ama niçin beni kabahatli zannettiler? Kendilerine asla vaat etmediğim, sadece kafalarında yaşattıkları bir şeyi vermedim diye mi? Bu haksızlık değil mi? Sizin de hakkımda aynı şekilde düşünmenizi istemem.. Bunu da lehinizde bir nokta olarak kaydedebilirsiniz'


- 20/01/2017 13:30

Bakışlarımız karşılaşınca gözleriyle beni dostça selamladı. Evet, hiç mübalağaya kaçmadan, hiç sırıtmadan, eski bir dost gibi beni selamladı. Bunu sadece gözlerini bir kere açıp kapamakla, fakat yanılmama imkân vermeyecek kadar sarih bir şekilde yaptı. Sonra güldü. Bütün yüzüne yayılan, açık, temiz, yalansız bir gülüşle güldü. Eski bir dosta güler gibi güldü... Bir müddet çaldıktan ve beni bir kere daha, bu sefer gözleri ve başıyla selamladıktan sonra başka masalar gitti.