Gökyüzü kül rengi bulutlarla kaplıydı. Sert esen rüzgarla birlikte hafif bir yağmur çiseliyordu. Ahmet, başını gökyüzüne kaldırarak bakışlarını bulutlarda gezdirdi. Belki yağmur daha hızlanabilirdi. Önünde duran simit tablasının yanında durduğu ufacık kulübenin daracık saçak altına çekti. Tabladaki simitlerin üzerine naylon bir örtü ile yarı yarıya örttü. Elleri soğuktan üşümüş, morarmıştı. Üşüyen ellerini hohlayarak nefesi ile ısıtmaya çalıştı. Ayakları da sızlamaya başlamıştı. Ara sıra zıplayarak ayaklarının sızısını gidermeye uğraşıyordu.
Kitap ile ilgili henüz yorum yapılmamış.