Uçurtma Avcısı - Kitap Alıntıları


- 29/08/2017 14:30

Sınırı geçmiştik; dört bir yan yoksulluğun işaretleriyle doluydu. Yolun iki yanında, şuraya buraya serpiştirilmiş, kayalıkların arasına eski oyuncaklar gibi fırlatılmış küçük köyler vardı; aslında dört kazıkla üzerine çatı niyetine gerilmiş bir sayvandan oluşan kulübeler, her yanı dökülen toprak evler, kulübelerin önünde top oynayan, üstleri başları yırtık pırtık çocuklar.


- 09/01/2017 06:30

İşte, yaratıcı yazarlık öğretmenimin burun bükeceği bir klişe daha - azıcık değiştirilmiş haliyle: Babasına bak,oğlunu al. İyi ama, doğru değil miydi? Sonuçta, Baba'yla birbirimize hiç tahmin etmediğim kadar çok benzediğimiz ortaya çıkmıştı. İkimiz de, yaşamlarını bizim için feda eden insanlara ihanet etmiştik. Aynı anda, dank etti: Rahim Han beni buraya sırf kendi günahlarımın değil, babamınkilerin de kefaretini ödemem için çağırmıştı.


- 31/07/2017 17:30

Silah sesleri, patlamalar bir saatten de az sürdü ama ödümüzü koparmıştı, çünkü bugüne kadar hiç silah sesi duymamıştık. O sıralarda bu tür sesler bize yabancıydı. Bombaların, makineli tüfeklerin sesiyle büyüyen Afgan çocukların kuşağı henüz doğmamıştı. Yemek salonunda birbirimize sokulduk, güneşin doğmasını bekledik; Hiçbirimiz bir yaşam tarzının sona erdiğinin farkında değildik. Bizim yaşam tarzımızın. Henüz sona ermemişti belki, ama sonun başlangıcıydı.


- 27/08/2017 20:30

"Bazen şu camdan dışarıya bakıyor, onu mahallenin çocuklarıyla oynarken görüyorum. Onu itip kakıyor, oyuncaklannı elinden alıyor, şurasına burasına dirsek atıyorlar. Ve o, asla karşılık vermiyor. Asla. 23 Yalnızca... başını öne eğiyor..." "Şiddeti sevmiyor demek ki," dedi Rahim Han. "Demek istediğim bu değil, Rahim; bal gibi biliyorsun," diye atıldı Baba. "Bu çocukta eksik bir şeyler var." "Evet, gaddarlık." "Kendini savunmanın gaddarlıkla bir ilgisi yoktur. Mahallenin çocukları ona sataşınca ne oluyor, biliyor musun? Hasan öne atılıp onları püskürtüyor. Kendi gözlerimle gördüm. Eve döndükleri zaman, ona soruyorum: 'Hasan'ın yüzündeki yara nasıl oldu?' O da, 'Düştü,' diyor.


- 12/08/2017 17:30

Hasan'ı o ağacın üzerinde hala görebiliyorum; yaprakların arasından sızan güneş ışığı, meşeden oyulmuş bir Çin bebeği kadar toparlak, kusursuzcasına yuvarlak yüzüne vuruyor,: düz, yayık burnu, bambu yapraklarını andıran kısık, hafif çekik, ışığa göre sarı, yeşil, hatta safire dönen gözleri. Biraz düşük, küçük kulakları, son anda eklenivermiş bir uzantıyı andıran sivri, sert çenesi gözümün önünde. Ve yarık dudağı; Çin bebeğini yapan ustanın elindeki keski kaymış ya da adam yoruluvermiş, dikkati dağılmış gibi, üstdudağın hemen soluna atılan o çentik.